NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
أَخْبَرَنَا
ثَابِتٌ عَنْ
أَبِي
رَافِعٍ عَنْ
أُبَيِّ بْنِ
كَعْبٍ أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ
الْأَوَاخِرَ
مِنْ
رَمَضَانَ فَلَمْ
يَعْتَكِفْ
عَامًا
فَلَمَّا
كَانَ فِي
الْعَامِ
الْمُقْبِلِ
اعْتَكَفَ
عِشْرِينَ
لَيْلَةً
Ubey b. Ka'b (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre,
Nebî (s.a.v.) Ramazan'ın
son on gününde itikaf'a girerdi. Bir sene itikaf'a girmedi. Ertesi sene yirmi
gece itikafta bulundu.
İzah:
İbn Mâce, siyam;
Tirmizî, savm; Ahmed b. Hanbel, V, 141.
Hadisin İbn Mâce'nin
Sünen'indeki rivayetinde, Peygamber (s.a.v.)'in itikafa giremeyişinin sebebinin
o sene seferde bulunması olduğu belirtilir.
Sindî, Hz. Peygamber'in
bu yolculuğunun Mekke fethi seferi olduğunu söyler.
Bundan sonra gelecek
olan hadiste de Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarının da itikafa girmek
istemeleri üzerine i'tikafını terkettiği bildirilmektedir. Ancak üzerinde
durduğumuz hadiste belirtilen ikitafta bulunmama ile, bu itikafı te'hir olayı
ayrı ayrı olmalıdır. Çünkü bunda Efendimizin itikâfını ertesi yılda kaza ettiği
belirtildiği halde, gelecek olan hadiste Şevval ayında kaza ettiği
bildirilmektedir. Zaten yukarıda işaret edilen, İbn Mâce'nin rivayeti de buna
delâlet etmektedir.
Hz. Peygamber'in bir
sene sonra yirmi gün itikafta bulunmasına se-beb, bir yıl evvel terkettiği
itikafı kaza etmek istemesidir. Efendimiz, ya itikaf kendisine vâcibti de onun
için geçeni kaza etti, ya da itikaf sünnet-i müekkede olduğu için kaza etti.
Hattâbî Hz.
Peygamber'in bu hareketinin mutad nafilelerin bozulmasının kazayı
gerektirdiğine delil olduğunu söyler. Yani bu ifadeye göre, belirli zamanlarda
itikafta bulunmak âdeti olan kişi, eğer o günlerde itikafta bulunamazsa,
sonradan kaza eder.^Tirmizî itikafta olan kimsenin niyet ettiği itikâfını
yarıda kesmesi halinde kendisine kazanın gerekli olup olmadığı konusunda
âlimlerin farklı görüşlerde olduklarını söyler. Tirmi-zî'nin bildirdiğine göre,
mezheblerin bu konudaki görüşleri şöyledir:
İmam Mâlik'e göre bir
kimse başladığı itikafi tamamlamadan bozarsa, kendisine o itikafın kazası
vâcibtir.
Şâfiîlere göre adak
yoluyla olmayan itikafların bozulması kazayı gerektirmez. İmam Şafiî'ye göre
kendisine borç olmayan herhangi bir ibâdete başlayan kişi o ameli bozarsa,
kaza gerekmez; sadece hac ve umre bu kaidenin dışındadır.
Hanefilerin bu konudaki
görüşleri de imam Şafiî'nin görüşü gibidir.